-
1 heyecan
heyecan [ɑː] Aufregung f; Erregung f; Begeisterung f;heyecan duymak sich aufregen; sich begeistern;-e heyecan vermek jemanden in Aufregung ( oder Begeisterung) versetzen;heyecana gelmek in Erregung ( oder in Begeisterung) geraten -
2 heyecan
"1. excitement; ardor; agitation; emotion. 2. suspense (pleasant excitement as to the outcome of a situation). - duymak to get excited. -a gelmek to get excited; to get agitated. -a kapılmak to get very agitated, get all worked up, get in a swivet, get in a tizzy. - vermek /a/ to get (someone) agitated. -a vermek /ı/ to get everybody in (a place) agitated: Etrafı heyecana verme! Don´t get the whole place stirred up!" -
3 enthuse
v. coşturmak, azmettirmek, hayran bırakmak, coşmak, gayrete gelmek, hayran kalmak, bayılmak, ballandıra ballandıra anlatmak* * *heveslen* * *[in'Ɵju:z]1) (to be enthusiastic.) coşmak, coşku göstermek2) (to fill with enthusiasm.) coşturmak, heyecan vermek -
4 رعب
Iرَعَبَ1. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmakIIرُعْب1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. korkaklıkAnlamı: korkak olma durumu8. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı9. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuرَعَّبَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
5 Aufregung
heyecan; ( Sorge) telaş;\Aufregung verursachen ortalığı telaşa vermek;nur keine \Aufregung! heyecanlanma!, telaşlanma! -
6 حمس
حَمَّسَ1. yüreklendirmekAnlamı: birine cesaret vermek2. heyecanlandırmakAnlamı: heyecan duymasına sebsp olmak3. ateşlemekAnlamı: tutuşturmak, yakmak -
7 خوف
Iخَوْف1. haşyetAnlamı: korku, korkma2. havilAnlamı: hevl, korku3. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku4. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku5. korku6. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş7. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuIIخَوَّفَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
8 ذعر
Iذَعَرَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmakIIذَعِرَ1. korkmakAnlamı: korku duymak, ürkmek2. afallamakAnlamı: şaşkınlıktan sersemleşmek, afallaşmakذُعْر1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. korkaklıkAnlamı: korkak olma durumu8. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş9. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku -
9 روع
Iرَوْع1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş8. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı9. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuIIرُوعentelektAnlamı: akıl, zihin, idrakرَوَّعَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak -
10 فرق
Iفَرَّقَ1. açmakAnlamı: birbirini ayırmak2. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak3. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek4. dağılmakAnlamı: değer ve birimler belli etkenlerle, oranlı olarak bölünmek5. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmak6. ayırmak7. dağıtmakAnlamı: toplu durumda bulunan kimse veya şeyleri birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmakIIفَرَق1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. havilAnlamı: hevl, korku4. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku5. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku6. korku7. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş9. seherAnlamı: tan ağartısı, gün doğmadan önceki zaman10. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku11. sabahAnlamı: günün başlangıcıفَرُقyüreksizAnlamı: korkak, tabansızIVفَرِق1. yüreksizAnlamı: korkak, tabansız2. korkakVفَرِقَkorkmakAnlamı: korku duymak, ürkmekVIفَرْق1. uçurumAnlamı: büyük fark2. ihtilâfAnlamı: ayrılık, anlaşmazlık3. çeşitlilikAnlamı: çeşidi çok olma durumu4. terslikAnlamı: ters olma durumu5. oransızlıkAnlamı: oransız olma durumu6. bağdaşmazlıkAnlamı: uyuşmazlık, geçimsizlik7. ayrımAnlamı: benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, fark8. tenakuzAnlamı: çelişki9. farkAnlamı: başkalık, ayrım10. eşitsizlikAnlamı: eşit olmama durumu, müsavatsızlık11. uyuşmazlıkAnlamı: uyuşmama durumu12. anlaşmazlıkAnlamı: amaç ve düşünce ayrılığı, uyuşmazlık, ihtilâf13. kontrastAnlamı: karşıtlık, zıtlık14. ayrılıkAnlamı: ayrı olma durumu, birinden uzak düşmeفِرْق1. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit2. seksiyonAnlamı: bölüm3. fırkaAnlamı: insan topluluğu4. grup5. ekipAnlamı: takım, zümre6. hisseAnlamı: pay, nasip7. kaderAnlamı: alın yazısı, yazgı8. fasılAnlamı: bölüm, kısım9. sürüAnlamı: evcil hayvanlar topluluğu10. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır11. takımAnlamı: topluluk12. cüz13. bölüm -
11 فزع
Iفَزَّعَ1. korkutmakAnlamı: korkmasına yol açmak2. ürkütmekAnlamı: ürküntü vermek3. dayamakAnlamı: hızla, öfke ile veya korkutmak için yaklaştırmak, uzatmakIIفَزَع1. haşyetAnlamı: korku, korkma2. havilAnlamı: hevl, korku3. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku4. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku5. korkaklıkAnlamı: korkak olma durumu6. korku7. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı8. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korkuفَزِعpısırıkAnlamı: yüreksiz, beceriksiz -
12 spirit
can, yürek; cin, peri; ruh; heyecan, canlilik, heves, ruh; tutum; gerçek anlam, öz; (viski, vb.) sert alkollü içki; ispirto; canlandirmak, cesaret vermek
См. также в других словарях:
heyecan vermek — heyecan duymasına sebep olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
heyecan — is., Ar. heyecān 1) Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi vb. sebeplerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu 2) fel. Coşku Halk heyecan içinde. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller heyecan duymak heyecan vermek heyecana düşürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
velvele — is., Ar. velvele Gereksiz telaş, gürültü ve heyecan Çoktan böyle gürültü, kalabalık görmemiş, böyle velvele duymamıştı. M. Ş. Esendal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller velvele kopmak velveleye vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yazmak — 1. yar, ar Kök veya gövdeleri sonuna a ( e) eki almış fiillere gelerek yaklaşma bildiren birleşik fiiller oluşturur Düşeyazmak, öleyazmak. 2. i, ar 1) Söz ve düşünceyi özel işaret veya harflerle anlatmak Büyük bir heyecan, bir haz içinde şu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluğunu kesmek — bir şey çok heyecan veya korku vermek Adımı Türk Yurdu dergisinin kalın, kırmızı kapağında gördüğüm zaman sevinç soluğumu kesmişti. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük